SENİ DÜŞÜNMEK 

 

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,

Dünyanın en güzel sesinden

En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...

Fakat artık ümit yetmiyor bana,

Ben artık şarkı dinlemek değil,

Şarkı söylemek istiyorum.

 

SENİ DÜŞÜNÜRÜM

Seni düşünürüm

Anamın kokusu gelir burnuma

Dünya güzeli anamın

 

Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın

Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur

Bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü

 

Sebebi ne

Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın

Sen böyle uzakken senin sesini duyup

Yerimden fırlamamın sebebi ne?

 

Diz çöküp bakarım ellerine

Ellerine dokunmak isterim

Dokunamam

Arkasından camın

Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm

Alaca karanlığımda oynadığım dramın

 

GÖZLERİNE BAKARKEN 

Gözlerine bakarken

güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,

bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde

kayboluyorum...

Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,

durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:

sırrını her gün bir parça veren

fakat hiç bir zaman

büsbütün teslim olmayacak olan...

 

SEN BENİM SARHOŞLUĞUMSUN

Sen benim sarhoşluğumsun

ne ayıldım

ne ayılabilirim

ne ayılmak isterim

başım ağır

dizlerim parçalanmış

üstüm başım çamur içinde

yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.

 

 

BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM 

Ben

senden önce ölmek isterim.

Gidenin arkasından gelen

gideni bulacak mı zannediyorsun?

Ben zannetmiyorum bunu.

İyisi mi,beni yaktırırsın,

odanda ocağın üstüne korsun

içinde bir kavanozun.

Kavanoz camdan olsun,

şeffaf, beyaz camdan olsun

ki içinde beni görebilesin

Fedakarlığımı anlıyorsun

vazgeçtim toprak olmaktan,

vazgeçtim çiçek olmaktan

senin yanında kalabilmek için.

Ve toz oluyorum

yaşıyorum yanında senin.

Sonra, sen de ölünce

kavanozuma gelirsin.

Ve orada beraber yaşarız

külümün içinde külün

ta ki bir savruk gelin

yahut vefasız bir torun

bizi ordan atana kadar...

Ama biz

o zamana kadar

o kadar

karışacağız

ki birbirimize,

atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz

yan yana düşecek.

Toprağa beraber dalacağız.

Ve bir gün yabani bir çiçek

bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse

sapında muhakkak

iki çiçek açacak :

biri sen

biri de ben.

Ben

daha ölümü düşünmüyorum.

Ben daha bir çocuk doğuracağım

Hayat taşıyor içimden.

Kaynıyor kanım.

Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,

ama sen de beraber.

Ama ölüm de korkutmuyor beni.

Yalnız pek sevimsiz buluyorum

bizim cenaze şeklini.

Ben ölünceye kadar da

Bu düzelir herhalde.

Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?

İçimden bir şey :

belki diyor.

 

BELKİ BEN 

Belki ben

o günden

çok daha evvel,

köprü başında sallanarak

bir sabah vakti gölgemi asfalta salacağım.

Belki ben

o günden

çok daha sonra ,

matruş çenemde ak bir sakalın izi

sağ kalacağım...

Ve ben

o günden

çok daha sonra:

sağ kalırsam eğer,

şehrin meydan kenarlarında yaslanıp

duvarlara

son kavgadan benim gibi sağ kalan

ihtiyarlara,

bayram akşamlarında keman

çalacağım...

Etrafta mükemmel bir gecenin

ışıklı kaldırımları

Ve yeni şarkılar söyleyen

yeni insanların

adımları...

 

KAYNAK:

https://www.nazimhikmet.info/
https://eyayinlar.mkutup.gov.tr/cgi-bin/WebObjects/NHikmet
https://www.kultur.gov.tr/EN,38471/nazim-hikmet.html
https://www.nazimhikmetran.com/ https://nazimhikmet.fisek.com.tr/ https://nazimhikmetkulturmerkezi.org/